2 Aralık 2013 Pazartesi

Erasmusçu kızın blogu boşlama mazereti :)



Merhaba blogumuzun güzel takipçileri;

Geçen onca zaman boyunca blogumuzu sahipsiz bıraktık. Başımıza gelenler ve bu süre zarfında yaşananlar teker teker ayrı yazı konuları tabi ki. Ama S’in bizi toparlama çabasına karşılık ben de mazeretimi bildirmek için yeni dönemimizin ilk yazısını yazayım dedim. S ne zaman yazacaksın diye sorduğundan beri ilk konum neyle ilgili olsun diye düşünüyorum:) Hani şu bir türlü yazmayı bitiremediğim tezimle ilgili bir şeyi buraya yazarsam ne ironik olur dimi. Peki ya mezuniyet telaşlarım? Ama onu benden tecrübeli olan S ve N yazarsa daha yerinde olabilir belki.

Sonra dedim ki hayatım en güzel 5 ayını, erasmusumu yazsam nasıl olur:) Hepinizin de bunu tercih edeceğini tahmin edebiliyorum :) Ama hayatımın en güzel 5 ayını bir yazıya sığdırmam mümkün olabilir mi sizce? Düşünün ki gezdiğim onca ülke, dünyanın farklı ülkelerinden olan onlarca arkadaşım ve o insanlarla yaptığımız delilikler… Size söz hepsini yazıcam yeter ki takipte kalın! Gezdiğim yerlerde yaşadıklarımı kitap olarak yazmayı da düşünüyorum gerçi ama size ön gösterim olur; sonuçta takipçimiz olmanın da getirileri olmalı :P Gittiğim, gezdiğim yerleri yazayım buraya önce nereyi yazmamı isterseniz oradan başlarız. Heyyy blogumuzun ilk anketi olur hem de bu :) Prag, Viyana, Budapeşte, Venedik, Roma, Paris, Brüksel ve Amsterdam. Buralarda uzun zaman kaldık. Sadece günübirlik ya da geçerken uğradığımız yerler de var. Onları da toparlarsak bir yazı da oradan çıkar.

Şimdi geliyorum ikinci evime. Hayatımda gördüğüm en şirin şehirlerden biri olan Poznan’a… Oradan kaç yazı çıkar bilmiyorum. Şehrin kendisi, yemekleri, eğlencesi, ulaşımı… Ayyy benim çenem düşüyor böyle erasmusumdan bahsederken. Ben yazacağımı yazdım. Şimdi sıra sizde, nereyle başlayalım Avrupa turumuza :)

Offf yazmayı çok özlemişim, sizin de bizi özlediğinizi tahmin ediyorum.
G.

21 Kasım 2013 Perşembe

Geri dönüş!

Efendim, çok uzun süre bloga sahip çıkamadığımız için üzgünüz.
3 üniversiteli yakın arkadaş olarak başladığımız yolculuğa, Erasmus, sağlık sorunları ve mezuniyet telaşları yüzünden ara vermek zorunda kaldık.
S ve N olarak biz mezun olduk! Stajyer avukatlar olarak, iş hayatının bize getirdiklerini, yediğimiz kazıkları ve atlattığımız badireleri sizinle paylaşmak istiyoruz.
G de mühendislik fakültesinde son senesine geçmiş bulunmakta ve maalesef tez yazımıyla ilgili kabuslar görmekte.
Eskisi kadar sık görüşemiyoruz biz.
Hala üniversitede olanlar ve sıkı dostlara sahip olanlara sesleniyoruz: Bugünlerin kıymetini bilin!

Biz, geri döndük, 3 little secrets, şşş!
:)

S.

20 Ocak 2013 Pazar

Tatile Özel, Kendi Çapında Bir Hikaye...


     Aşkla meşkle uzaktan yakından alakam yoktu. Aşk, acı çekmenin biraz daha nazik bir yoluydu ve kutsal sayıldığı için kimse bunu yüksek sesle dile getiremiyordu. Lisede birkaç denemede bulunmuş, sonrasında da uğraşmaktan vazgeçmiştim. Ne olacaksa zamanı geldiğinde kendiliğinden olacaktı. Çünkü aşkın zamanlamayla, planlamayla hiç alakası yoktu. Tamamen kimyasal bir şeydi. Huyu huyuna, suyu suyuna, boyu boyuna uymasa bile; henüz neresi olduğunu anlayamadığım bir noktadan bağlanıveriyordu insanlar birbirine. Onlar mutlu mesut yaşarken, “bu çocuk bu kızda ne buluyor yahu” geyiği de bize düşüyordu haliyle.
     Sonra bir şey oldu. Daha önce başıma gelen hiçbir şeye benzemediği için adını koyamıyorum. Bir şey oldu işte. O masmavi gözleri, gözlerime değdi ve bildiğim her şeyi unuttum. İdeallerim, katı düşüncelerim, duvarlarım bir anda tuzla buz oldu. Sonra gülümsedi. Meğer “midede kelebeklerin uçuşması” deyimi oldukça romantik bir tabirmiş, ben daha ziyade karnıma yumruk yemiş gibi oldum! Evlilik karşıtı feminist yanım bile terk etti gitti beni. Kanepede oturmuş, ona meyve soyduğum bir dünya hayal ettim. Kokusunu içime çekebildiğim sürece, onunla her yere gidebilirdim.
     Ben kendi içimde böyle coşup, kabıma sığamazken; o başka hayatları da kendi çevresine sığdırmayı seçti. Başka kadınları. Adları arkadaştı, kankaydı, memleketten tanıdığıydı. Benim içinse “yılışık”tı, “sırnaşık”tı, “sürtük"tü. Hepsiyle ayrı bir samimiydi. Ama ben farklıydım. Kimse benim sevdiğim gibi sevemezdi onu. (Evet, biliyorum tam bir Türk filmi klişesi, ama doğru!) O, benim gözlerimdeki ışığı yok saymayı seçti. Bir gün iyi, bir gün kötü oldu. O iyiyse ben de iyi oldum, kötüyse de kötü. Kendimden, en yakın arkadaşlarımdan, ailemden bu kadar uzaklaştığım başka bir dönem daha olmadı. Onun için yapabileceklerimi gördükçe kendimden korktum. 



...Finaller bitti, tatile girdik. Artık bol bol yazma zamanı. Anlatılan hikayeler, gerçekle hayalin karışımı. O yüzden tek seferde anlatmak biraz can acıtabiliyor. Hikayenin devamı için, takipte kalın.

S.

6 Ocak 2013 Pazar

Üzgünüz :(

Final haftası nedeniyle kapalıyız. Yarıyıl tatilinde yepyeni yazılarla karşınızda olacağız. Okumadığınız yazılarımızı okuyun ve bizi takip etmeye devam edin :))

Ayrıca final haftasında olan takipçilerimize sabır ve başarılar dileriz.

(N)(S)(G)